İnsan bişelerde başarılı olmalı. Boş durma… Başarısız olcağını bilsende aklına başka bişe gelmiyosa yap… Düş! Kaybet! Başarısız ol! Ama boş durma, denemekten asla vazgeçme. Sürekli başarısız olduğun bişeyde elbette bir gün başarılı olacaksın… Aklına başka fikir gelirse ona da çabala. Nolur dene… Lütfen vazgeçme, hep dene! Sen başarısız değilsin, hayat çok zor…
Bir film…
Beni ağlatmak zordur. Duygusal bir yapıya sahip olmama rağmen kolay ağlayabilen biri değilimdir. İçiniz dolupi taşar da “Ah bi ağlasam…” dersiniz ya…
Sonra bir film izlerken, bir sahne gelir. Öyle şeyler hatırlatır ki… Tutamazsın işte gözyaşlarını… Yine o lanet gururuna teslim olmak istersin de içinden gelir ya…
Tutamazsın gözyaşlarını…
Sadece salıverirsin. Onlarda sessiz bir çığlık gibi gözlerimden aşağı atlayıp intihar ederler. Gözlerimden düşerler, gözlerimden düşenler gibi, sonra fark edersin ki gözlerinden düştükleri için ağlarsın…
Olmadı bu.
Tamam, okey. “Ben bu oyunu kaybettim” diyip, bunu kabullenip yeniden başlasak? Olmaz dimi… Olmaz. Her lanet olası güne “yoruldum!” diyerek başlamasak olmaz!..
İyi ama kimse bana “bu oyunu oynamak istiyo musun?” diye sormadı! Ben çok yoruldum. Yaklaşık 6 aydır uyku düzenim yok. Ve bahsettiğim sadece gece uyuyamamak değil. 24 saat ile 36 saat arası uyanık kalıp yatağa geçtikten sonra ne zaman uyanacağını (yada uyanacak mıyım) bilmeden, 4 saat ile 6 saat arası kafamı duvara vura vura uykuya dalmaktan bahsediyorum. Sonrasında bazen 2 saat, bazen 6 saat bazen 24 saat kadar uyuduktan sonra uyanabiliyorum…
Bir çok kimliğim var ve bu beni inanılmaz yoruyor. En kötüsünde uyandığımda hangi kimliklerime bürünmem gerekeceğini önceden bilmemek! Kaç parçaya bölünmem gerektiğini asla bilemiyorum, her şey bir anda olup bitiyor sanki. Kafamda her zaman dolaşan belli başlıklar, pişmanlıklar, hatalar, planlar… Artık kontrol edemiyorum, çok az kaldı kontrolden çıkmalarına… Bunun anlanı da hepiniz biliyorsunuz, iki ihtimal var.
Bu yazıyı yazarken bile aklımda; siyasi kimliğim, özel hayatım, geçmişim, öfkem, işim, kaygılarım, planlarım kafamın içinde savrulup bir o tarafa bir bu tarafa çarpıp duruyor…
Elbette benim kuşağımın çoğunun bu durumda olduğu biliyor ve görüyorum. Sorumlusunu hepimiz biliyoruz. Sarumlularını… Birde baş sorumlusunu! Biz var oluşumuzdan beri mücadele etmek zorunda bırakılan bir nesiliz… Artık teker teker tükeniyoruz. Ne diyolar şimdi “Z kuşağı” mı? ‘Hiç umudum yok’ desem çok abartmış olmam heralde… Umarım beni yanıltırlar ama 3 yıl daha katlanacak halim kaldı mı bilmiyorum…
Yani, maddi ve manevi olarak bok gibiyim dostlar… Bir çıkış lazım…
Bir çıkış lazım…
Bir dolandırıcılık hikayesi: MİGROS
Herşey koronavirüsün Türkiye’de ortaya çıkmasıyla başladı. Ben haftalarca herkes gibi dışarı çıkmadığım için farklı uygulama ve sitelerden sipariş vererek gıda ve diğer ihtiyaçlarımı karşılamaya çalışan MİGROS adlı organize dolandırıcılık örgütünün ağına düşmüş biriyim. Kullandığım diğer uygulama ve sitelerde yoğunluk olması ve sipariş almamaları nedeniyle MİGROS Hemen uygulaması üzerinden sipariş verdim. Tarih 30 Mart’tı.
Sipariş verdiğim ürünlerin içinde “Domates 1 KG Paketli” adlı ürün olmasına rağmen bana bilgim dışında bunun yerine nüşambaya doldurulmuş tartı etiketi olayan birşey gönderildi. Üstelik 100 gramdan fazla eksik. Bunu herkese yaptıklarını bir düşünün? %10 minimum fazla kazanç! Bu durumu bildirmek ve hakkımı aramak için müşteri hizmetlerini arayıp muhatap bulamadıktan sonra, hiç bir işe yaramayan SİKayetvar.com adlı boktan site üzerinden de şikayet yazdım. Geri dönüş yapmaları tam 2 hafta sürdü!
Her ne kadar dolandırılmış olmanın verdiği sinirle arayan kişiye kinimi kusmuş olsamda pozitif yaklaşımı ve ses tonu sinirim geçtikten sonra bir şans daha vermeye itti beni. KESİNLİKLE PİŞMANIM! 16 Nisandı sanırım arama tarihi ve akşam saatlerinde bir sipariş daha verdim.
Ne hikmetse diğer ürünlerin hiç birinde sorun yokken bu sefer yine aldığım domatesler paketli değildi. Ayrıca 2 KG olması gereken domates bu sefer 1500 gramdan daha azdı. %25 fazla kazanç! Siparişimin geldiği MİGROS Eltes Hemen mağazasını aradım ancak telefona bakan olmadı. Yine zorla ulaştığım müşteri hizmetleri sorunu yarın çözecekleri şubenin kapandığını ancak bilgi verildiğini söyledi. Ve yaptığım sonraki aramalarda da bana yine çözüm üretilmedi. Bu sırada getirildiği gibi duran domatesler çürüdü ve küflendi. Az önce hepsini çöpe attım.
Bir daha MİGROS un önünden bile geçmem! Çevremdeki kimseye hiç birşey aldırmayacağım. Sizde bu açık dolandırılıcılığı protesto edin. MİGROStan alışveriş yapmayın! Evet bu açık eylem çağrısıdır! MİGROSa muhtaç değiliz! İnsanlar sokağa çıkamıyor, aldığı ürünü güvenip tartmıyor diye dolandırılmayı hak etmiyor! İnandığın varlık her neyse belanı versin MİGROS!..
Ağladım
Sonunda daşardım… Bir kaç damlada olsa ağladım… İçtim. Sarhoş oldum. Ağladım. Kendime, geçmişime, geleceğime… Hepsine ağladım bu gece…. Aslında yazmayacaktım. Değerli bi arkadaşım sayesinde yazıyorum bu satırları…
Gözlerimi ve diğer duyu organlarımı zor kontrol ederken yazıyorum size. Hıçkıra, hıçkıra ağlamak isterdim. Olmadı yine… Ben artık eminim hayatımda hiç bişey düzgün olmayacak. Ben bu lanet yere dünya dediğiniz bok çukuruna dert çekmeye gelenlerden biriyim. Sadece dert, tasa… Ne dostum var ne arkadaşım… Yapayalnız çekip, siktir olup gideceğim işte… Hatalarım var, yanlışlarım var. Farkınfayım. Ama ben bu kadarını hak etmedim. Hani tanrı kimseye kaldıramayacağı yükü vermezdi? KALDIRAMIYORUM ARTIK! Çekemiyorum çıkarcı insanları, bencil yaratıkları… Herkes sadece kendini düşünür olmuş. Bir ben miyim kendinden başkalarını da düşünebilen? Bilmiyorum. Daha rast gelmedim karşısındaki insanı düşünebilene…. Şöyle ki her ağladığımda yada denediğimde bu yazıları sürdüreceğim… Kafam karışık. Alt üst. Affına sığınarak yazıyorum bu satırları. İnan kolay değil, dah büyük acılarda var ama inan bu da kolay değil…